İnsan çevreden gelen bir çok uyaranla karşı karşıyadır ancak içlerinden gelen sadece birini seçerek ona karşı yanıt verir. Hangisine yanıt vereceğini seçebilmesi önemlidir.
Dilimizde “bilinç” iki anlamda kullanılır:
Birincisi “bilinçli olmak” (consciousness): Uyanık ve makul düzeyde uyarılmış olduğumuz zaman ortaya çıkan tüm algıları, duyguları ve düşünceleri kapsamaktadır. Uyanık bilinç; duyum ve algıyı, karar vermeyi, öğrenmeyi, belleği, düşünmeyi, problem çözmeyi, zekayı ve yaratıcılığı içermektedir.
İkincisi “bir şeyin farkında olmak” (awareness): Herhangi bir anda farkında olduğumuz bir nesne ya da olayla ilgili öznel (subjektif) bir durumu içerir.
Bilinçlilik : bireyin iç dünyasında ve çevresinde olan bitenleri fark etmesi, ayırdetmesi, algılaması, değerlendirmesi ve uygun tepki göstermesi için gerekli uyanıklık durumudur.
Bilinçlilik durumu yeni koşullara uyum yapması için önemlidir.
Bilinçlilik durumunun özellikleri
1- Bilinçlilik, beynin en yüksek düzeydeki işlevlerindendir ve zihinsel durumun da en yüksek işlevi olarak kabul edilir.2- bilinçliliğin yapısı ve işleyişi duyum, algı, bellek, zihinde canlandırma ve düşünme gibi önemli zihinsel süreçleri kapsar.
3- bilinçlilik durumu insanın dış dünyanın farkında olmasını sağlar.
4- insanın iç dünyasının farkında olmasını sağlar, Ben olanla, ben olmayan ayrımını yapar.
5-Bilinçlilik durumu insanın amaç yönelimli bir etkinlik ortaya koymasını sağlar
6- bilinçlilik durumu insanın çevreye karşı kesin ve uyumlu bir tutum geliştirmesine yardım eder.
Bilinçlilik durumunun koşulları
1- uyanıklık temel koşuldur.2- dikkat tam ve sağlıklı işlemelidir, bilinçte önemli olan dikkatli uyanıklıktır.
3- bilinç için ilgili birimlerin sağlam olması gerekir. Beyin gelen uyarıları doğru algılayabilmeli, değerlendirebilmeli ve yorumlayabilmelidir.
4- Bilinçlilik durumu beyinde işlenen, değerlendirilen ve yorumlanan uyaranlara bir yanıt vermeyi de gerektirir. Ancak tek başına yanıt verme bilinçlilik için yeterli değildir, komadaki hasta ağrılı uyaranlara refleks yanıtlar verebilir, ancak bilinci yerinde değildir.
Bilinçlilik durumunun gelişmesi
Bilincin insanda doğuştan varolduğu ileri sürülse de, yaygın görüş; genel evrim kuramına da uyumlu olarak, bilinçlilik, beyindeki yüksek merkezlerin işlevidir ve bu işlev de daha alt düzeydeki işlevlerin özgül gelişmesine bağlıdır. Bilincin kökeni ya da yapısının nesnel gözlemlerle anlaşılamayacağı ileri sürülmüştür. Bilincin protoplazmanın uyarılma özelliklerinden köken aldığı düşünülür.
Protoplazma uyarıldığında bir yanıt ortaya çıkar, evrim süreçleriyle, organizmanın daha karmaşık duruma gelmesiyle, uyaran tiplerinin ve yanıtlarının çoğalmasıyla kişi kendinde bazı değişiklikler olduğunu düşünebilir, hissedebilir. Böylece insanda bir karşılaştırma duygusu gelişir, çeşitli duyumlar bilinçliliğin başlangıcını oluşturan bir farkındalık durumu yaratır.
Klinik anlamda düşündüğümüz zaman bilinç; hastanın genel uyanıklık düzeyi ile dikkati toplama ve görüşmeyi sürdürebilme yetisidir.
Bilincin basamakları
1- aşırı uyanıklık basamağı: korku, panik gibi heyecanların (yoğun duyguların) yaşandığı durumlarda görülen bilinç basamağıdır. Kişide aşırı bir canlılık ve uyanıklık vardır, dikkati dağınıktır ve bir noktaya toplayamaz. Davranışlar genellikle uyumlu değildir.2- uyanıklık basamağı: en uygun düzeyde bir uyanıklık ve canlılık durumu vardır. Dikkat sağlamdır, bir bozukluk yoktur. Davranışlar amaca yönelik ve uyumludur. Dış koşulardaki değişikliklere göre uyumsal düzenlemeler yapılır.
3. rahat uyanıklık basamağı: bu düzeydeki kişilerde rahatlama ve gevşeme vardır. Dış çevreden gelen uyaranlara karşı dikkat azalmıştır. Zihinsel işlevler, özellikle düşünme işlevi artmıştır.
4- uykuya geçiş basamağı: bu basamakta uyuklama ve hayal kurma görülür. Dış çevreden gelen uyaranlara karşı dikkat davranışsal yanıt ve uyum azalmıştır.
5-Hafif uyku basamağı: bilincin dış uyaranlara karşı hemen tümüyle kapanmış olduğu durumdur.
6- Derin uyku basamağı: bilincin dış dünyaya tamamen kapandığı bir basamaktır. Bu basamakta dış dünyada olanların farkına varılmaz, şiddetli uyaranlara yanıt alınabilir.
7- Letarji basamağı: genel olarak bir uykuya eğilim/ uykululuk durumu ve dış uyaranlara karşı bir yanıt geliştirebilmek için şiddetli uyarı gerektiren kayıtsızlık durumu.
8- Stupor basamağı: kişinin, salt şiddetli ve sürekli ve sürekli dış uyaranlarla uyandırılabildiği bir bilinç durumudur.
9- Semi koma (prekoma) basamağı: bilinçlilik durumunun tam kaybıyla birlikte salt refleks düzeyinde bir yanıtın alınabildiği bilinç basamağıdır
10- Koma: bilinçlilik durumunun tam kaybının yanı sıra, şiddetli uyaranlara da motor (hareket) yanıt alınamaz ya da zayıf olarak alınabilir. Koma basamağında şiddetli ağrılı uyaranlara refleks yanıt alınabilir.
İlk altı basamak sağlıklı insanlarda görülen bilinç durumlarıdır, diğerleri patolojik durumlardır.
Bilinç Nörofizyolojisi
Uyanıklık ve bilinç düzeyinin belirlenmesi retiküler formasyonun bir işlevidir. Retiküler formasyon beyin sapında, lateral hipotalamik alanda yer alır. Bu yapının uyarılması kortekste bir uyarılmaya /canlanmaya yol açar. Retiküler formasyon kortekse sürekli olarak uyarı göndermesi de, benzer biçimde canlılığı ve uyanıklık düzeyini arttırır. Bu işlevinden dolayı Retiküler Aktivasyon sistemi olarak adlandırılır.
Uyku ve uyanıklık merkezleri hipotalamusta olduğundan, retiküler aktivasyon sistemiyle hipotalamustaki bu merkezler arasındaki ilişki bilinçlilik düzeyini belirlemede önemli role sahiptir.
Değişik bilinç durumları
Bilinçteki doğal değişimler (uyku, rüya görme, düş kurma vs)
Bilinçteki yapay değişimler (hipnoz, meditasyon, ilaçlar vs)
Düş kurma ve fantezi
Düş kurma çaba harcamaksızın gerçekleşen bir Değişik Bilinç Durumudur
Tipik olarak başka bir yerde olmak ya da başka bir şeyler yapıyor olmak istediğimizde düş kurarız.
Fanteziye yatkın kişiler üzerinde yapılan çalışmalar genellikle bu kişilerin oldukça yaratıcı olduklarını göstermektedir
Uyku ve rüya görme
Yaşamımızın yaklaşık üçte birini değişik bilinç durumlarından biri olarak bilinen uykuda geçiririz
Meditasyon
Meditasyon tekniklerinin her biri, meditasyon yapan kişinin dikkatini farklı şekillerde odaklaştırmaktadır.
Uygulama şekli farklılıklar göstermekle birlikte meditasyon, sempatik sinir sisteminin işleyişini bastırır.
Gevşemiş uyanıklık durumunda gözlenen alfa beyin dalgaları meditasyon sırasında belirgin bir şekilde artar.
Bazı araştırmacılar meditasyonun, normal bilinç durumlarını anlamlı bir şekilde değiştirip değiştirmediğini sorgulamaktadır; çünkü aynı fiziksel değişiklikler derin gevşeme yoluyla da basitçe gerçekleştirilebilmektedir
Hipnoz
Viyanalı bir doktor olan Anton Mesmer’in hastalarını tedavi etmek için onları transa sokarak izleyicileri hayrete düşürdüğü 18. yüzyıl ortaları Avrupa’sına kadar uzanan bir tarihe sahiptir.
Bu nedenle, başlangıçta mesmerizm terimi kullanılmıştır, ancak daha sonra Yunan uyku tanrısı olan Hypnos’a öykünerek hipnoz tercih edilen terim haline gelmiştir.
Bugün bile hipnozun nasıl tanımlanacağı ve hatta geçerli bir DBD oluşturup oluşturmadığı hakkında ciddi tartışmalar vardır.
Bilincin hipnoz tarafından değiştirildiği görülmektedir, ancak bunun kesin olarak nasıl gerçekleştiği ve nasıl hissedildiği kişiden kişiye değişmektedir.
İnsanlar hipnoza yatkınlıklarında büyük farklılıklar gösterirler
Bilinçte ilaçla ortaya çıkan değişimler
Merkezi sinir sistemi depresanları: Alkol, barbitüratlar ve transkilizanlar
Stimulanlar: Amfetamin, kokain, kafein, nikotin
Opiatlar: Afyon, morfin, eroin
Halüsinojenler: LSD, PCP, esrar
Bilinç bozuklukları
Bilinç bozuklukları genellikle ruhsal ve bedensel hastalıklar sırasında, zehirlenme durumlarında ve kafa travmalarında görülür.1- Konfüzyon: zaman yer ve kişiye karşı yönelim bozukluğu, bu alanları tanıyamama durumudur. Günlük yaşamda şaşkınlık olarak görülür. Yüksek ateşli durumlarda, organik mental bozukluklarda, ani başlayan ruhsal bozukluklarda panik gibi yoğun duygusal durumlarda görülebilir.
2- Bilinç sislenmesi: zihinsel berraklığın tam olmaması durumudur. Düşünme, algılama, anımsama, uygun yanıt verme gibi işlevlerde bozukluklar vardır. Daha çok organik bozukluklarda, zehirlenme ve bağımlılık yapan ilaçların bırakılması durumlarında görülür.
3- stupor: bireyin çevresinde olan bitenlerin farkında olmadığı, uyaranları algılayamadığı bir durumdur. Stuporda, kişi tepki gösterememekle birlikte, tam hareketsiz de değildir. daha çok nörolojik hastalıklarda ve ağır ruhsal bozukluklarda görülür.
4- Deliryum: salt bilinç bozukluğu olarak değil, bir belirtiler kümesi olarak kabul edilen bir klinik sendromdur. Yönelim, duygulanım, algılama, düşünme, davranış alanlarında bozukluklar görülür. Organik etkenlere ya da bağımlılık yapan maddelerin bırakılmasına bağlı olarak görülür, akut organik mental bozukluk olarak da adlandırılır.
5- Koma: daha derin düzeyde ve bilincin kapalı olduğu yanıt verememe durumudur. Yaşamsal önemdeki ağır klinik durumlarda görülür.
6- Düş durumu: bilinçlilik durumu konfüzyon ya da sislenme düzeyinde bozuktur. Bu sırada yaşanan olaylar daha sonra ya çok az anımsanır, ya da hiç anımsanmaz. Düş durumu daha çok ruhsal bozukluklarda görülen bilinç bozukluğudur.
7- koma vijil: hastanın gözlerinin açık olduğu, ancak onu uyandırmak için şiddetli uyaranların bile yetersiz kaldığı bir koma durumudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder